GEMİCİ İLE ÇARKÇI KEMAL’İN SERÜVENİ..

GEMİCİ İLE ÇARKÇI KEMAL’İN SERÜVENİ..


SİYASİ AHLAKSIZLIK ve menfaat; her türlü dili konuşur, her kılığa girer, hatta menfaatlere karşı kayıtsız biri gibi görülmeyi bilir.

Maskeli balonun tangolu cıbıldakları çevresine sahte gülücükler dağıtarak, menfaat kaymağını kapmada o kadar fazla fırsat bulurlar ki; riyakârlıklarıyla birilerinin sırtından asalak ot gibi yükselirler ve büyüklük hastalığına yakalanarak ahde vefayı unuturlar.

Hayallerinde yarattıkları dünyalarının bir gün balon gibi söneceğinin farkına varamazlar. “İki cami arasında kalmış beynamaz” gibi bir o kapıya bir bu kapıya gider gelirler.

Şer kapısında bile yer bulamayan bu tiplemeler; birlik, beraberlik, kardeşlik kapısından içeri giremeyeceklerini düşünemezler. At gözlükleriyle gerçekleri görme inkârcılığıyla geçmişle karanlık bağı yokmuş gibi davranır, tavırlarındaki seviyesizlikle davalarını satarlar, yol arkadaşlarını satarlar.

Yarın yeni mensup oldukları topluluğu da satmakta tereddüt etmezler.

Bencilliğinin hırsıyla hareket ederler, birleştirici, bağdaştırıcı, üretici olamazlar. Yapılanlarıyakma, yıkma hazzıyla doyum ararlar.

Halk arasında bir deyim vardır; “kuş beyinli” diye. Aslında onlar kuş bile olamazlar. (Kargalar ve akbabalar hariç)

Çünkü... Kuşlar dedikoduculuğu bilmezler. Asla ikiyüzlü değildir. Saf, temiz, sevecen bakışlıdırlar. İnsana yaşama zevki verirler. Hayata bağlanma mutluluğunu tattırırlar. Hayatın akışı içinde insanlara cıvıl cıvıl mesajlar sunarak hayatı paylaşırlar.

Hiçbir kuş kendilerine özgü yaşam tarzından vazgeçmezler, görevlerini iyi bilirler. Başka bir kuşun yuvasını bozmasına göz yummazlar.

Çünkü yuvası onun vatanıdır. Vatan ise; bölünmez bir bütündür. Yuvasından çöp almak isteyen başkalarına yuvasının önünden geçmesine bile izin vermezler. Taklitçilik bilmezler, başka bir kuşun dilini ve ötüşünü taklit etmezler. Bir kuş hiçbir zaman başka bir kuş gibi ötmeye heveslenmez.

Onla ise ... Kuşların leşe konan karakargası, akbabası olurlar. Ötüşleriyle ve yaptıklarıyla insanlara tiksinti veren pisliklerini etrafa yaymakla verdikleri zararlarla ünlenen uyuz birer yaratıktırlar.

Akbabalarının lideri; ahlaksızlığı ve menfaatçiliği kendisine meslek edinmiş ÇARKÇI KEMAL, nasıl olduysa seçim gemisine binmiş, gemi limandan ayrılıp epey yol aldıktan sonra gemiciye sormuş.

“Ey gemici, sen siyasetin alaveresini, dalaveresini bilir misin?”

Gemici, “hayır, bilmem” demiş.

İkiyüzlü siyasi Çarkçı Kemal, gülerek “desene ömrünün yarısı boşa gitti” demiş.

Gemici bu sözlere alınıp, kızmış, fakat ses çıkarmamış.

Bir zaman sonra engin denizde bir fırtına kopmuş. Dalgalar gemiyi kaplamış, gemi battı, batacak.

Çok korkan inkârcı ne nankör Çarkçı Kemal; yere kapaklanmış, öylece kala kalmış. Dizleri üzerine çökmüş, korkuyla etrafına ve gemicinin yüzüne alık alık bakmaya başlamış.

Onun bu halini gören gemici, sahtekâr KEMAL’E seslenmiş; “Ey çokbilmiş YALANCI adam, yüzme bilir misin?” Ahlâksız, asalak siyasetçi; “Ne gezer, hayır ben yüzme bilmem” demiş.

Gemici büyük bir keyifle; “yazık!” Demiş. “Desene ömrünün tamamı boşa gitti. Rüzgar böyle eserse giderse gemi engin denizde bu fırtınadan kurtulamaz, batar! Sende yok olur, gidersinde ülkemiz siyasi ahlâksız ve menfaatçiden kurtulur” demiş ve sözlerine devamla;

“Vatan sevmek atamızdandır, ona hıyanet ettin!
Karga, akbaba oldun, sonu felaket işi huy ettin!
Göz nuru devlet sana, kötülüklere meylettin!
Türkiye engin denizdir, nefesini boşa tükettin!”…

Demiş ve engin denizde boğulan, kaybolan ahlâksız, menfaatçi, ikiyüzlü SEVİYESİZ siyasiye el sallamış ve Gemici ile Çarkçı Kemal’in serüveni de böylece bitmiş. Saygılarımla..

Yorum Gönder

0 Yorumlar