KAZIM KARACA KALEMİNDEN BAŞLA ÖRTÜ ARASINDAKİ TEL ÖRGÜ KALDIRILDI MECLİSTE TÜRBAN SERBEST OLDU

KAZIM KARACA KALEMİNDEN 

 BAŞLA ÖRTÜ ARASINDAKİ TEL ÖRGÜ KALDIRILDIMECLİSTE TÜRBAN SERBEST OLDU

Uzun yıllardan beridir devlet millet ( halk tabakası ) barışık değildi. Devlet ayrı millet ayrı kendini ifade ederdi. Devletin giyimi kuşamı ayrı milletin ki ayrıydı. Köyden kasabaya, kasabadan şehre inmek için, devlet büyüklerini karşılaşma ve devlet dairelerine gitmek için, milletin düğün de bayram da kendi sevdiği güzel elbiseleri değil, devletin istediği erkek ve kadına uygun kılık kıyafet istenirdi. Devletle muhatap olma ve karşılaşmanın bir adabı vardı bu bir protokol işiydi. Buna göre; şapka ve başörtüsü çıkarılıp ön iliklenerek devletin kapısını çalma, meramını anlatmak için esas duruş da durma ve söze başlama, makamı ve hizmeti sorgulamadan geri geri makamdan ayrılma adabı vardı. Sanki vatandaş değil de kul. Devletle muhatap olmak isteyen halk, devletin istediği kılık kıyafete ve kafa yapısında olmaya, onun istediği gibi düşünme hareket etme mecburiyetindeydi. Atanmış da olsa seçilmiş de olsa, kadın ve erkekler normal hayatlarında kullandıkları kılık kıyafeti, din, dil, örf ve adetlerini devlet içinde ve işinde kullanamazlardı. Baba evinden kocaya gelin giden bir kız nasıl yuvadan koparsa, seçilmiş de Ankara'ya giderken milletinden kopar merkez otoritenin bir parçası olurdu. Asla bir daha geri gelmezdi çünkü o artık sınıf değiştirmişti. Başka giyinir başka düşünür ve konuşur başka yer içer bir başka yaşardı. Dinini dilini kılığını kıyafetini devlet adabına uygun hale getirir ve yukarıdan aşağı bakmayı öğrenirdi. Devlet hep kendini halka karşı korur, halkın değerlerinin kendisinden üstün tutulmasının tehlikeli olacağı fikrinden yola çıkarak, halkı sürekli potansiyel suçlu görürdü. Devlete göre; başörtüsü türban olduktan sonra bir üstün değerin bir inancın simgesi, bir dinin ve nihayetinde bir siyasi görüşe sebep olan bir tehlikeydi artık. Her zaman her yerde başla örtü arasına girilmeli ve buluşma engellenmeliydi. O başörtülüler değilmiydi ki kurtuluş savaşın da düşmana karşı cephane taşımış, birleşerek cephe arkasını tahkim edip düşmanın perişan edilip savaşın kazanılmasına katkı sağlamışlardı. İşte bu büyük bir inançlı güçtü ve bu güç kontrol edilemezse tehlikeliydi. Devlette kendisini yıllarca kafasın da büyüttüğü bu tehlikeden korudu. Ve bugün o başörtüsü meclise girdi. Deprem olmadı kıyamet kopmadı. KAZIM KARACA

Yorum Gönder

0 Yorumlar