Yahya AZEROĞLU -AZERBAYCAN'A OLAN HASRETİM...

AZERBAYCAN'A OLAN HASRETİM...
Bir zamanlar yani ilk okula gittiğim zamanlardı, ninem Azerbaycanı anlatırken onu can kulağıyla dinlerdim ve dinlerken ne olduğunu bilmediğim içindeki anlayamadığım kıpırtılar ve heyecanlar oluşuyordu adeta duygusal anlar yaşıyordum yıllâr sonra anladımki bunun adı Azerbaycan'a olan hasretmiş,bu hasreti yıllarca çekmenin acısını halen yüreğimde hissediyorum benim için asla unutulmaz ve tarifi mümkün olmayan bir duygudur, hayaller kuruyordum acaba bir gün azerbaycan denen vatana olan hasretim dinecekmi diye düşünüp dururdum,yaş Kemal'e erdikçe,konuyla ilgili kitaplar okudukça,bu inanılmaz hasret, bu ateşli hasret çemberi dahada büyüyordu, Azerbaycanla ilgili elime ne geçse okuyor bilgi dağarcığıma atıyordum, sanıyorum seksenli yılların başıydı,elime bir Türk edebiyatı dergisi geçti,dergide büyük azerbaycan şairi Nebi hezrinin şiirleri yayınlanmıştı şiirlerini zevkle okudum ve nebi hezri beye bir detaylı mektup yazdım, mektubu yazarken içimde,acaba bu büyük şair bana cevap yazarmı? diye kendi kendime sorular soruyordum nihayet umutsuz bekleyişten iki ay sonra Nebi hezriden mektubumun cevabı geldi çok ama çok heyecanlanmıştım ellerim titreyerek açtığım mektubun başında şöyle yazıyordu, Seslenip külekte coşup arazda, Neçe yol ömrümde Tufan görmüşem, Siz meni bir kere görmesenizde, Men sizi gönlümde her an görmüşem. O büyük şairin bana özel yazdığı bu güzel şiir beni oldukça duygulandırdı ve resmen ağlattı,o andan itibaren Azerbaycan'a olan hasretim sınırsızca artmaya devam ediyordu,tarih 20-01-1992- ye geldiğinde emperyalist rus tankları Azerbaycan'da acımasızca yaşlı, kadın, çocuk gözetmeden tarihin en kanlı katliamını yapıyordu,batı dünyası olanlara kulak tıkayarak hayasızca olayları seyrediyordu bu vesileyle azerbaycan benim yaralı kalbim olmuştu,kalbim adeta durmak üzereydi her gün emperyalistlerin yaptığı korkunç katliamı kınama mitingleri yaparak protesto ederek olayları gündemde tutmaya çalışıtorduk,ama hasret tam hızıyla daha devam ediyordu,zaman bedel ödeyerek hızlıca geçti, ve azerbaycan kanlı bedeller ödeyerek bağımsız oldu, Azerbaycan'a gittim onlarla kucaklaşıp Hasret giderdim, nacizane şahsımı çok büyük bir ihtişamla karşıladılar,seksenli yıllarda mektuplaşarak gıyaben tanıdığım dostlarla kucaklaşarak yılların hasretini gidermeğe çalışıyordum ama hasretim bitmiyordu halen artarak devam ederken mutluluk göz yaşlarıma hakim olamıyordum benim göz yaşlarımı gören dostlarımda ağlamaya başladılar hasret ve sevinç gözyaşları sel olup akıyordu sanki, nacizane şahsımı misafir götürmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı değerli dostum edalet guliyev hemen televizyon programı ayarladı bir buçuk saatlik sohbet programı yaptık programda türkiyeyle ilgili sorular soruluyor bende cevaplar veriyordum programı bittirip çarşıya çıktığımızda beni televizyon ekranından tanıyanlar nacizane şahsımla tanışmak için yanıma yaklaşarak Türkmüsünüz diye sorduklarında ,bende hepimiz türküz diyordum, böylece aramızda oluşan samimiyet artarak devam ediyordu bir kaç tane gazete ofisini siyaret ederek türkiyeyle ilgili sorular sorarak röportaj yaptılar resimlerimizi ölümsüzleştirerek hayata hediye ettiler,ertesi gün gazetelerde resimlerimi ve benimle yapılan röportajları görüyorum gazetelerde duygulanıyorum,,ve adeta ağlıyorum,hasret gidermek böyle bir şeymiş diye düşünüyorum kendi kendime,ve şehitler xiyabanına gidiyoruz şehitlerin ruhuna fatihalar okuyoruz böylece azerbaycan yolu açılmış oldu ki bu ziyaretler Zaman zaman devam ediyor en son şair Aybeniz Gafarlı ve gabil adaletin yayınladığı,"TURANA AÇILAN KÖNÜLLER" İsimli Antolojide şiirlerimin yayınlanması beni ziyadesiyle mutlu etti,ve geldigimiz noktayı nazar-ı dikkate alınarak şöyle demekten kendimi alamıyorum,NERDEN NEREYE?...

Yorum Gönder

0 Yorumlar